Esprili
New member
Bir Okulun Sessiz Koridorlarından: Uzman Öğretmene Derece Kademe Hikayesi
Selam forumdaşlar, bugün sizlere bir haber değil, bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazen yasalar, yönetmelikler ya da maaş kalemleri bile insan hikâyelerine dönüşür.
Kahramanımız bir öğretmen; ama aslında hepimiziz biraz. Adı Elif, 15 yıldır aynı okulun aynı sınıfında, aynı kokuda tebeşir tutan biri. Onun hikâyesinde “uzman öğretmen” unvanı bir cümleden çok daha fazlası: bir mücadele, bir umut, bir bekleyiş. Ve bir de Ali var; aynı okulda çalışan, planlı, stratejik, çözüm arayışını hiç bırakmayan bir erkek öğretmen. Onlar, bir ülkenin eğitim mücadelesinin iki yüzü gibiler.
Elif’in Hikâyesi: Unvan Değil, Emek
Elif, sabahları okulun en erken gelenidir. Elinde termos kahve, sınıfına sessizce girer. Tahtaya günün tarihini yazar, sonra pencereyi açar, tozlu havayı dışarı salar. Yıllardır bu rutin hiç değişmez.
2022’de “uzman öğretmenlik sınavı” duyurulduğunda heyecanlandı. Kütüphaneye koştu, yönetmelikleri okudu, geceleri ders çalıştı. Çocuğu uyurken, kendisi sayfalar arasında kayboldu. Sonunda sınavı kazandı.
Ama ondan sonra gelen sessizlik, en zor kısım oldu. Çünkü sorular başladı:
> “Peki şimdi ne olacak?”
> “Uzman öğretmen oldun ama maaşa, dereceye yansıdı mı?”
> “Derece kademe verilecek mi gerçekten?”
Elif bu soruların arasında sıkıştı kaldı. Cevap ararken kendini karmaşık yönetmelik metinlerinde buldu. Bir yanda umut, diğer yanda hayal kırıklığı.
Bir akşam öğretmenler odasında, yorgun bir sesle “Ben artık sadece emek görmek istiyorum” dedi. O an herkes susmuştu.
Ali’nin Yaklaşımı: Strateji, Plan ve Gerçekçilik
Aynı okulda Ali Hoca, Elif’in tam zıttı gibiydi. O, mevzuatın satır aralarında yol bulanlardan. Belgeleri indirir, yönetmelikleri işaretler, Excel tabloları açar.
“Bak Elif,” demişti bir gün, “bu işin mevzuat alt yapısı tam oturmadı. Şu maddede ‘kademe ilerlemesi yapılabilir’ diyor, ama uygulama yönetmeliği yok. Bekleyelim, takipte kalalım.”
Ali, bu cümleleri söylerken sakin ama kararlıydı. Stratejik düşünüyordu: “Hangi kurumdan yazı gelecek, hangi tarihte yürürlüğe girecek?” diye analiz ediyordu.
Ama Elif’in yüzündeki düş kırıklığını görünce, stratejinin duyguları iyileştiremeyeceğini de anlıyordu. Çünkü onun için bu unvan sadece bir “ek gösterge” değil, yılların emeğinin tanınmasıydı.
Öğretmenler Odasında Duyulan Sessizlik
Bir gün okulun koridorlarında dedikodu dolaşmaya başladı:
> “Uzman öğretmenlere kademe verilmeyecekmiş.”
> “Maaş farkı var ama derece yokmuş.”
> “Bakanlık açıklama yapacakmış.”
Elif’in içi daraldı.
Ali hemen bilgisayarını açtı, Resmî Gazete’ye girdi. “Henüz kesinleşmiş bir şey yok,” dedi. “Ama yönetmelikte boşluk var, onu doldurmazlarsa hak kaybı olur.”
O an öğretmenler odasında bir sessizlik çöktü. Herkes aynı şeyi düşündü:
“Biz neden her hakkımızı bu kadar uzun bekliyoruz?”
Bir yanda Elif’in duygusal yorgunluğu, diğer yanda Ali’nin stratejik sabrı.
Biri “görülmek istiyorum” diyordu, diğeri “hak kaybetmeyelim” diye.
İkisi de aynı şeyi istiyordu aslında: adalet.
Bir Eğitim Sisteminin Aynası
Elif’in hikâyesi bireysel değil, sistemik bir hikâyeydi. Çünkü ülkenin dört bir yanında binlerce öğretmen aynı soruyu soruyordu:
> “Uzman öğretmene derece kademe verilecek mi?”
> Soru teknik görünüyordu ama kalbi duygusaldı. Çünkü “derece” sadece bir sayı değil, yılların emeğini gösteren bir nişandı. “Kademe” bir basamak değil, alın terinin belgesiydi.
Ali, bu süreci daha stratejik okudu: “Devletin personel sisteminde derece–kademe ilerlemesi sadece unvanla değil, kanun değişikliğiyle olur. Şu anda unvan maaşa etki ediyor ama dereceye değil. Eğer yönetmelik eklenirse olur.”
Elif ise daha içten bir yerden cevap verdi: “O kadar yıl çalıştıktan sonra, hâlâ kanunla mı ölçülüyor değerimiz?”
Forumdaşlar, bazen mesele rakam değil; “değer”in ölçülüş biçimi.
Elif’in yorgun bakışında, “Ben sadece fark edilmek istiyorum” duygusu vardı.
Ali’nin not defterinde ise, “Bir gün bu boşluk kapanacak” kararlılığı.
Kadın ve Erkek Bakışlarının Kesiştiği Nokta
Bu hikâyede Elif’in yaklaşımı empatik, duygusal, ilişkisel. Öğrencilerinin gözündeki ışık onun motivasyonu. Onun için unvan, bir maaş farkından çok “emeğin kabul edilmesi.”
Ali ise çözüm arayışında, somut adımlarda. Yasal dayanak, resmi yazı, tarih, imza... Hepsi onun için mücadele araçları.
İkisinin farkı değil, kesişimi önemli. Çünkü biri kalbiyle, diğeri aklıyla aynı yolu yürüyor. Eğitim gibi bir alanda da belki en doğru yürüyüş bu: biri yön gösteriyor, diğeri motive ediyor.
Okulda Bir Akşamüstü: Umutlu Bir Diyalog
Bir gün okul çıkışında Elif pencereden güneşi izliyordu.
Ali yanına geldi, elinde telefonla. “Bak,” dedi, “bakanlıktan yeni bir açıklama geldi. Uzman öğretmenlik unvanı, derece kademe değerlendirmesine alınması için çalışma başlatılmış.”
Elif’in gözleri doldu. “Gerçekten mi?”
“Evet, resmi değil ama umut var. Ve bu kez sadece rakam değil, statü olarak da değerlendirilecek gibi.”
O an Elif’in yüzünde küçük bir gülümseme belirdi.
“Yani belki de bizim sesimiz, yazdıklarımız, bekleyişimiz işe yarıyor ha?” dedi.
Ali hafifçe başını salladı. “Sabırla takip, bazen duygudan güçlüdür. Ama senin gibi insanların sesi çıkmasa, hiçbir şey değişmezdi.”
İkisi birlikte okuldan çıkarken koridorda yankılanan ayak sesleri, sadece iki öğretmeninki değil, binlercesinin sesi gibiydi.
Elif içinden geçirdi: “Derece mi verilir, kademe mi eklenir bilmem ama, en azından artık görülüyoruz.”
Forumdaşlara Soru: Sizin Hikâyeniz Ne?
Şimdi sizlere soruyorum forumdaşlar:
- Sizce uzman öğretmenlik sadece maaş farkıyla sınırlı kalmalı mı?
- Yılların emeği bir yönetmelik maddesiyle mi ölçülür?
- Kademe verilmemesi, moral ve motivasyon kaybını nasıl etkiliyor?
- Ve en önemlisi: “değer” sizce belgeyle mi, kalple mi ölçülür?
Elif ve Ali’nin hikâyesi burada bitmiyor. Belki sizin okulunuzda, belki yan masada bir başka Elif, bir başka Ali aynı soruyu soruyor.
Ve belki de bu forum başlığı, onların sesini duyurmanın bir yolu olur.
Çünkü bazen bir yönetmelik değişmeden önce, bir hikâye değişir.
Selam forumdaşlar, bugün sizlere bir haber değil, bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazen yasalar, yönetmelikler ya da maaş kalemleri bile insan hikâyelerine dönüşür.
Kahramanımız bir öğretmen; ama aslında hepimiziz biraz. Adı Elif, 15 yıldır aynı okulun aynı sınıfında, aynı kokuda tebeşir tutan biri. Onun hikâyesinde “uzman öğretmen” unvanı bir cümleden çok daha fazlası: bir mücadele, bir umut, bir bekleyiş. Ve bir de Ali var; aynı okulda çalışan, planlı, stratejik, çözüm arayışını hiç bırakmayan bir erkek öğretmen. Onlar, bir ülkenin eğitim mücadelesinin iki yüzü gibiler.
Elif’in Hikâyesi: Unvan Değil, Emek
Elif, sabahları okulun en erken gelenidir. Elinde termos kahve, sınıfına sessizce girer. Tahtaya günün tarihini yazar, sonra pencereyi açar, tozlu havayı dışarı salar. Yıllardır bu rutin hiç değişmez.
2022’de “uzman öğretmenlik sınavı” duyurulduğunda heyecanlandı. Kütüphaneye koştu, yönetmelikleri okudu, geceleri ders çalıştı. Çocuğu uyurken, kendisi sayfalar arasında kayboldu. Sonunda sınavı kazandı.
Ama ondan sonra gelen sessizlik, en zor kısım oldu. Çünkü sorular başladı:
> “Peki şimdi ne olacak?”
> “Uzman öğretmen oldun ama maaşa, dereceye yansıdı mı?”
> “Derece kademe verilecek mi gerçekten?”
Elif bu soruların arasında sıkıştı kaldı. Cevap ararken kendini karmaşık yönetmelik metinlerinde buldu. Bir yanda umut, diğer yanda hayal kırıklığı.
Bir akşam öğretmenler odasında, yorgun bir sesle “Ben artık sadece emek görmek istiyorum” dedi. O an herkes susmuştu.
Ali’nin Yaklaşımı: Strateji, Plan ve Gerçekçilik
Aynı okulda Ali Hoca, Elif’in tam zıttı gibiydi. O, mevzuatın satır aralarında yol bulanlardan. Belgeleri indirir, yönetmelikleri işaretler, Excel tabloları açar.
“Bak Elif,” demişti bir gün, “bu işin mevzuat alt yapısı tam oturmadı. Şu maddede ‘kademe ilerlemesi yapılabilir’ diyor, ama uygulama yönetmeliği yok. Bekleyelim, takipte kalalım.”
Ali, bu cümleleri söylerken sakin ama kararlıydı. Stratejik düşünüyordu: “Hangi kurumdan yazı gelecek, hangi tarihte yürürlüğe girecek?” diye analiz ediyordu.
Ama Elif’in yüzündeki düş kırıklığını görünce, stratejinin duyguları iyileştiremeyeceğini de anlıyordu. Çünkü onun için bu unvan sadece bir “ek gösterge” değil, yılların emeğinin tanınmasıydı.
Öğretmenler Odasında Duyulan Sessizlik
Bir gün okulun koridorlarında dedikodu dolaşmaya başladı:
> “Uzman öğretmenlere kademe verilmeyecekmiş.”
> “Maaş farkı var ama derece yokmuş.”
> “Bakanlık açıklama yapacakmış.”
Elif’in içi daraldı.
Ali hemen bilgisayarını açtı, Resmî Gazete’ye girdi. “Henüz kesinleşmiş bir şey yok,” dedi. “Ama yönetmelikte boşluk var, onu doldurmazlarsa hak kaybı olur.”
O an öğretmenler odasında bir sessizlik çöktü. Herkes aynı şeyi düşündü:
“Biz neden her hakkımızı bu kadar uzun bekliyoruz?”
Bir yanda Elif’in duygusal yorgunluğu, diğer yanda Ali’nin stratejik sabrı.
Biri “görülmek istiyorum” diyordu, diğeri “hak kaybetmeyelim” diye.
İkisi de aynı şeyi istiyordu aslında: adalet.
Bir Eğitim Sisteminin Aynası
Elif’in hikâyesi bireysel değil, sistemik bir hikâyeydi. Çünkü ülkenin dört bir yanında binlerce öğretmen aynı soruyu soruyordu:
> “Uzman öğretmene derece kademe verilecek mi?”
> Soru teknik görünüyordu ama kalbi duygusaldı. Çünkü “derece” sadece bir sayı değil, yılların emeğini gösteren bir nişandı. “Kademe” bir basamak değil, alın terinin belgesiydi.
Ali, bu süreci daha stratejik okudu: “Devletin personel sisteminde derece–kademe ilerlemesi sadece unvanla değil, kanun değişikliğiyle olur. Şu anda unvan maaşa etki ediyor ama dereceye değil. Eğer yönetmelik eklenirse olur.”
Elif ise daha içten bir yerden cevap verdi: “O kadar yıl çalıştıktan sonra, hâlâ kanunla mı ölçülüyor değerimiz?”
Forumdaşlar, bazen mesele rakam değil; “değer”in ölçülüş biçimi.
Elif’in yorgun bakışında, “Ben sadece fark edilmek istiyorum” duygusu vardı.
Ali’nin not defterinde ise, “Bir gün bu boşluk kapanacak” kararlılığı.
Kadın ve Erkek Bakışlarının Kesiştiği Nokta
Bu hikâyede Elif’in yaklaşımı empatik, duygusal, ilişkisel. Öğrencilerinin gözündeki ışık onun motivasyonu. Onun için unvan, bir maaş farkından çok “emeğin kabul edilmesi.”
Ali ise çözüm arayışında, somut adımlarda. Yasal dayanak, resmi yazı, tarih, imza... Hepsi onun için mücadele araçları.
İkisinin farkı değil, kesişimi önemli. Çünkü biri kalbiyle, diğeri aklıyla aynı yolu yürüyor. Eğitim gibi bir alanda da belki en doğru yürüyüş bu: biri yön gösteriyor, diğeri motive ediyor.
Okulda Bir Akşamüstü: Umutlu Bir Diyalog
Bir gün okul çıkışında Elif pencereden güneşi izliyordu.
Ali yanına geldi, elinde telefonla. “Bak,” dedi, “bakanlıktan yeni bir açıklama geldi. Uzman öğretmenlik unvanı, derece kademe değerlendirmesine alınması için çalışma başlatılmış.”
Elif’in gözleri doldu. “Gerçekten mi?”
“Evet, resmi değil ama umut var. Ve bu kez sadece rakam değil, statü olarak da değerlendirilecek gibi.”
O an Elif’in yüzünde küçük bir gülümseme belirdi.
“Yani belki de bizim sesimiz, yazdıklarımız, bekleyişimiz işe yarıyor ha?” dedi.
Ali hafifçe başını salladı. “Sabırla takip, bazen duygudan güçlüdür. Ama senin gibi insanların sesi çıkmasa, hiçbir şey değişmezdi.”
İkisi birlikte okuldan çıkarken koridorda yankılanan ayak sesleri, sadece iki öğretmeninki değil, binlercesinin sesi gibiydi.
Elif içinden geçirdi: “Derece mi verilir, kademe mi eklenir bilmem ama, en azından artık görülüyoruz.”
Forumdaşlara Soru: Sizin Hikâyeniz Ne?
Şimdi sizlere soruyorum forumdaşlar:
- Sizce uzman öğretmenlik sadece maaş farkıyla sınırlı kalmalı mı?
- Yılların emeği bir yönetmelik maddesiyle mi ölçülür?
- Kademe verilmemesi, moral ve motivasyon kaybını nasıl etkiliyor?
- Ve en önemlisi: “değer” sizce belgeyle mi, kalple mi ölçülür?
Elif ve Ali’nin hikâyesi burada bitmiyor. Belki sizin okulunuzda, belki yan masada bir başka Elif, bir başka Ali aynı soruyu soruyor.
Ve belki de bu forum başlığı, onların sesini duyurmanın bir yolu olur.
Çünkü bazen bir yönetmelik değişmeden önce, bir hikâye değişir.