Abd Hangi Ülkeye Karşı Çevreleme Politikası Izlemiştir ?

Umut

New member
ABD'nin Çevreleme Politikası: Sovyetler Birliği'ne Karşı Uygulanan Strateji

Çevreleme Politikası Nedir?

Çevreleme politikası, bir ülkenin askeri, diplomatik ve ekonomik araçlarını kullanarak bir diğer ülkenin küresel ya da bölgesel etkisini sınırlamayı amaçlayan bir stratejidir. Bu strateji, genellikle rakip bir ülkenin yayılmacı eğilimlerini engellemek ve ona karşı izolasyon yaratmak amacı güder. ABD’nin Sovyetler Birliği'ne karşı geliştirdiği çevreleme politikası, Soğuk Savaş döneminin en önemli dış politika stratejilerinden biri olmuştur. Bu politika, Sovyetler Birliği’nin dünya genelinde etkisini genişletmesini engellemeyi hedeflemiştir.

ABD'nin Sovyetler Birliği'ne Karşı Çevreleme Stratejisi

Soğuk Savaş’ın başlangıcında, II. Dünya Savaşı'nın ardından dünyada yeni bir güç dengesi oluşmuştu. ABD ve Sovyetler Birliği, birbirine rakip iki süper güç olarak ortaya çıkmıştı. Sovyetler Birliği, özellikle Avrupa, Asya ve Afrika’da genişlemeyi hedeflerken, ABD ise bu genişlemeyi durdurmak amacıyla çevreleme stratejisini uygulamaya koydu.

ABD’nin Sovyetler Birliği’ne karşı izlediği çevreleme politikası, George Kennan’ın 1947 yılında yayımladığı ünlü "Long Telegram" ve sonrasında yayımladığı "X Makalesi" ile şekillendi. Kennan, Sovyetler Birliği’nin genişlemeci tutumunu engellemek için Batı’nın Sovyetlerin etki alanlarını çevreleyerek onları yavaşça geri çekilmeye zorlaması gerektiğini savundu. Bu strateji, Soğuk Savaş boyunca birçok farklı alanda ABD dış politikasının temelini oluşturdu.

Çevreleme Politikası ve Truman Doktrini

Çevreleme politikasının temel taşlarından biri, 1947 yılında uygulamaya giren Truman Doktrini’dir. Truman Doktrini, ABD’nin Sovyet etkisi altındaki ülkelerdeki komünist yayılmasına karşı mücadelesini ilan eden bir dış politika belgesiydi. Bu doktrin, Yunanistan ve Türkiye gibi ülkelerde Sovyet etkisinin yayılmasını engellemeyi hedefliyordu. ABD, bu ülkelerde iç savaşları destekleyerek ve askeri yardımlar sağlayarak Sovyetler’in etkisini sınırlamayı amaçladı.

Marshall Planı ve Ekonomik Çevreleme

ABD'nin Sovyetler Birliği'ne karşı çevreleme stratejisinin ekonomik boyutu da oldukça önemliydi. 1948 yılında uygulamaya giren Marshall Planı, Batı Avrupa'nın yeniden inşasına yardım etmeyi ve aynı zamanda Sovyet etkisinden kaçınmalarını sağlamayı amaçlıyordu. ABD, Batı Avrupa ülkelerine ekonomik yardım sağlayarak onları Sovyetler Birliği’nden uzak tutmaya çalıştı. Bu yardım, sadece ekonomik bir destek değil, aynı zamanda Sovyetler Birliği’ne karşı psikolojik bir engel oluşturuyordu.

NATO ve Askeri Çevreleme

Soğuk Savaş'ın ilerleyen yıllarında, ABD’nin Sovyetler Birliği'ne karşı çevreleme politikası, askeri bir boyut kazandı. 1949 yılında kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), Batı Avrupa’yı Sovyetler Birliği’ne karşı savunmak için oluşturulmuş bir askeri ittifaktı. NATO, Sovyetler Birliği’nin yayılmasını engelleme amacı güden ABD’nin başını çektiği bir güvenlik paktıydı.

NATO’nun kurulması, Sovyetler Birliği’ni çevreleyen bir askeri ittifak zinciri oluşturdu. Sovyetler, bu ittifakı, Batı’nın kendisini çevrelemesi ve dışlaması olarak değerlendirdi. Buna karşılık Sovyetler Birliği, Varşova Paktı’nı kurarak Doğu Avrupa’daki ülkeleri bir araya getirdi. Bu, Soğuk Savaş'ın askeri cephelerinde iki süper gücün karşı karşıya geldiği bir durum oluşturdu.

ABD'nin Çevreleme Politikasının Sonuçları

ABD’nin Sovyetler Birliği’ne karşı uyguladığı çevreleme politikası, Soğuk Savaş'ın uzun yıllar boyunca sürmesinin başlıca sebeplerindendir. Sovyetler Birliği’nin yayılma çabaları, çevreleme politikasıyla sürekli olarak engellenmiş ve bu da iki süper güç arasında bir denge yaratmıştır. Ancak bu strateji, aynı zamanda dünya genelinde bir dizi yerel çatışmaya ve ideolojik gerilime yol açmıştır.

Birinci Derecede Etkilenen Bölgeler

Çevreleme politikasının en çok etki yarattığı bölgeler, Avrupa, Orta Doğu, Kore ve Vietnam gibi yerlerdi. ABD, Sovyetler Birliği'nin etkisi altındaki bu bölgelerde çeşitli askeri müdahaleler ve destekle Sovyetler'in yayılmasını engellemeye çalıştı. Vietnam Savaşı, Kore Savaşı ve Küba Füze Krizi gibi olaylar, çevreleme politikasının uygulandığı önemli krizlerden yalnızca birkaçıdır.

Çevreleme Politikası ve Küba Füze Krizi

1962 yılında yaşanan Küba Füze Krizi, ABD'nin çevreleme politikasının Sovyetler Birliği ile doğrudan yüzleşmesine yol açan en dramatik olaylardan biriydi. Sovyetler Birliği, Küba'ya nükleer füzeler yerleştirmeyi planlarken, ABD bunu Sovyetler’in Amerika’ya yakın bir bölgede güç gösterisi yapması olarak değerlendirdi. Bu kriz, dünya çapında nükleer savaşın eşiğine gelinmesine neden oldu ve çevreleme politikasının ne kadar etkili bir engelleme stratejisi olduğunu gösterdi.

Çevreleme Politikası ve Çin

Soğuk Savaş’ın sonraki yıllarında, ABD’nin çevreleme politikası sadece Sovyetler Birliği ile sınırlı kalmadı. 1970’lerde, Çin’in Komünist hükümetinin dünya sahnesine çıkmasıyla birlikte, ABD bu ülkeyi de çevrelemeye yönelik stratejiler geliştirdi. Çin’in Sovyetler Birliği ile ideolojik ve stratejik rekabeti, ABD’nin bölgedeki denetimini daha da pekiştirdi. Ancak, 1972’de Richard Nixon’ın Çin’e yaptığı tarihi ziyaret, Çin ile Sovyetler Birliği arasındaki gerilimi kullanarak yeni bir stratejik denge kurma yolunu açtı.

Sonuç

ABD’nin Sovyetler Birliği’ne karşı uyguladığı çevreleme politikası, Soğuk Savaş boyunca küresel siyaseti şekillendiren temel stratejilerden biriydi. Hem askeri hem de ekonomik anlamda uygulanan bu strateji, Sovyetler Birliği’nin yayılma çabalarını engelledi ve sonuç olarak Soğuk Savaş’ın 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sona ermesine katkı sağladı. Çevreleme politikası, küresel düzeydeki güç mücadelelerinin ve stratejik denetim anlayışının nasıl şekillendiğini gösteren önemli bir örnektir.